Altaylar, Türk halklarından biridir. Çoğunluğu Sibirya’daki Altay Cumhuriyeti ve Altay Kray’da yaşar. Tuva ve Moğolistan’da yaşayan Altaylar da vardır. Altaylar, Teleütler, Telengitler, Kara Tatarlar, Oyratlar gibi farklı adlarla da anılmışlardır.
Altaylar, MÖ 2. binyıldan başlayarak metal işlemede usta olarak bilinir. Altay halkı Ruslarla ilk kez 18. yüzyılda karşılaştılar. Çarlık döneminde Altay, Oyrot olarak adlandırıldı ve daha sonra bu addan hareketle Oyrot Özerk Bölgesi kuruldu. Pek çok Altaylının Rus votkasına alıştığı ve votkayı “ateş suyu” olarak adlandırdığı bilinir.
Altay Cumhuriyeti (Rusça: Респу́блика Алта́й / Respublika Altay; Altay Türkçesi: Алтай Республика / Altay Respublika), Rusya‘nın en güneyinde yer alan, federasyona bağlı bir özerk cumhuriyet.
Orta Asya‘da Asya kıtasının coğrafî merkezinin hemen kuzeyinde ve Güney Sibirya’da yer almaktadır. Batı’da Kazakistan, kuzeyde Rusya, doğuda Tuva ve Hakas Cumhuriyetleri, güneyde Moğolistan, Doğu Türkistan ve Kazakistan ile komşudur.
El kurultay başkanı, devlet meclisi başkanı: İvan Belekov
Altay halkı, yarı göçebe bir halktı. Hayvancılık ve avcılık yaşamlarının önemli bir parçasıydı. Bu halkın çoğunluğu Rusların etkisiyle yerleşik yaşama geçti. Altayların bir kısmı geleneksel inançları olan Şamanizme bağlıyken bir kısmı Ortodoks’tur. 1904 yılında, Rus yayılmacılığına tepki olarak Ak Ceng veya Burhanizm denilen bir dinsel hareket de gelişmiştir. Altay halkı için Tibet Budizmi ve Şamanizm önemli inançlardır. Altaylar, Altay Cumhuriyeti’nde tapınaklar bulunmadığı için hacca Tuva Cumhuriyeti veya Moğolistan’a gitmektedirler.
Altaylar, Altay Cumhuriyeti’nin nüfusunun sadece yüzde 31’ini oluştururlar.
Boyları
Altaylarda söök adı verilen soy birlikleri en temel yapılanmadır.
- Güney Altayları
- Asıl Altaylar
- Telengitler
- Teleütler
- Kuzey Altayları
Ural Altay Dil Ailesi (Turanca[2] olarak da bilinir), 19. yüzyılda ve bazı ülkelerde 20.yy ortalarına kadar yaygın biçimde kabul edilen, Ural ve Altay dillerini bir arada toplayan hipotezdir.
Zaman içerisinde teoriye olan destek azalmış ve Altay dillerinin birbirleriyle akraba olmadığı, Türkçe ve Moğolca gibi Altay dil ailesinde sınıflandırılmış dillerin arasındaki tipolojik benzerliklerin aynı atadan gelmelerinden değil, yoğun ödünçlemeler ve uzun temaslar sonucu oluştuğu dilbilimciler tarafından kabul edilen genel görüş olmuştur.[1][3][4][5] 1960’lı yıllardan bu yana Ural-Altay dil ailesine nazaran Ural dillerinin kendi başlarına ayrı bir dil ailesi olduğu, Altay dillerinin ise aralarında genetik bir ilişki bulunmadığı gerekçseiyle bir dil ailesi olamayacağı en yaygın görüş konumundadır.[6][7][8][9] Günümüzde çoğu dil bilimci Ural ve Altay ailelerindeki sondan eklemelilik, cümlede özne-nesne-yüklem sıralaması ve dillerin dilbilgisel olarak cinsiyetsiz olması gibi benzerlikleri “tarihsel orijin” veya “yakınsama” ile sonuçlanmış karşılıklı etkileşim ile açıklamaktadır.
Güneş dil teorisi gibi günümüzde kabul görmeyen[10] teorileri de desteklemiş Türk dilbilimci Talat Tekin bu dil ailesinin Altay kolunun Azerice,Türkçe, Moğolca, Mançuca ve Tunguzca‘dan, Ural kolunun ise Macarca, Fince ve Estonca‘dan oluştuğunu savunmuş ve Korece ile Japonca‘nın da Ural-Altay dil ailesine ait olduğunu iddia etmiştir.[11]
DNA Haritam tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.