Bulgarlar (Bulgarca: българи veya Bǎlgari), Bulgaristan‘ın nüfusunun çoğunluğunu oluşturan güney Slav[24][25][26] halkıdır. Bulgaristan’ın toplam 7,3 milyon nüfusunun %85’ü Bulgarlardan oluşur.
Attila Hun İmparatorluğunun yıkılışından sonra; Karadeniz’in kuzeyi boyunca Azak Denizine dökülen Kuban ve Don nehri ağızlarında çeşitli Türk boyları ve bunlar arasında Bulgar Türkleri oturmaktadır.
Bulgarlar, ”Divanü Lügati’t-Türk” te sayılan Türk boylardan biridir. Bulgarların konuştuğu dil, Kaşgarlı Mahmud “Divanü Lügati’t-Türk”te Kuzey Türklerinin konuştuğu Türkçe’ye Kıpçakça demesinden itibaren Türkçe dil sınıflandırılmasında Kıpçakça olarak kabul edilmektedir.
Bulgar adının “bulgalanmak=bulanmak=karışmak” kelimelerinden “bulanan” yani karışan anlamında türediği ileri sürülmekte, kendisi de İdil Bulgar Türkü olan Türkolog Prof. M. Zakiev; Bulgar adının “Nehir Halkı” veya “Şehir Halkı” anlamına gelebileceğini belirtmektedir. Ord. Prof. Velidi Togan’da, Bulgar adının bulanmaktan kaynaklandığı fikrine karşı çıkmakta, ancak Bulgar adının “beş Ogur” anlamına gelen “bel+gur”dan geldiği görüşünü savunmaktadır.
Attila Hunlarının dağılmasından sonra Bulgar Türklerinin bölgede bir Kağanlık oluşturma çabası sonuç vermemiş, MS 558 yılında da Avarların Avrupa’ya doğru ilerlemesi ardından bölge, MS 576 yılında Göktürk Kağanlığının egemenliği altına girmiştir. I.Göktürk Kağanlığının dağılması üzerine, Bulgar Kağanı Kubrat, bölgedeki diğer toplulukları idaresi altında toplamayı başararak MS 632 yılında Magna Bulgaria (Büyük Bulgarya) da denen Kağanlığı kurmuştur.
Tarihçe
Bulgar adı muhtemelen eski Türkçede bulgamak [karışmak]sözcüğünden gelir.
Bulgarlar ilk dönemlerde doğa güçlerinin kutsallığına ve Gök Tanrı’ya inanmaktaydılar. 921’de Abbasi halifesine İslam dinine geçme kararını bildirdiler. İslamlığa geçmeleri Bulgarların Slavlar arasında erimelerini ve slavlaşmalarını engelleyemiştir. Kimi araştırmacılarca Slav gösterilen Bulgarlar, çoğu araştırmacıya göre de bir Türk halkıdır. Arap tarihçi Mesudi’ye göre Bulgarlar Türk-Slav karışımından oluşur. Birçok araştırmacıya göre de Bulgarlar, Büyük Hun (Hyung-nu) devletinin çöküşü ile batıya göç eden boylardan biridir. Bazı Bizans tarihçileri, Hun birliğinin en önemli kolunun Bulgarlar olduğunu iddia ederler. Hunların ardıllarından biri olan Bulgarlar 6. yüzyılda ikiye ayrıldı. Daha sonra Göktürklerden kaçarak Avrupa’ya gelen Avarların egemenliğine (Avar Kağanlığı döneminde) girmişlerse de, ardından bir dönem Balkanlardaki en geniş sınırlara sahip olacak olan Birinci Bulgar İmparatorluğu‘nu kurdular.[27]
Başlangıçtan 765 yılına kadar Bulgar hükümdarlarının adlarını ve hakanlık sürelerini gösteren ve bugün ancak, daha geç zamandan kalma bir Rus kroniğinde Slavca tercümesine sahip olduğumuz “Bulgar Prenslerı Listesi”nde İrnek, Bulgar hükümdar sülalesinin atası olarak görünmektedir. Hun kütleleri ile karışan bu Türklerin asıl adı “Ogur“du ve Tuna ağzından İdil‘e (Volga) kadar Karadeniz kuzeyi bozkırlarında, daha sonraki Peçenekler ve Kumanlar gibi ayrı boy birlikleri hâlinde oturuyorlardı.[kaynak belirtilmeli]
Batı veya Avrupa Hunları Hükümdarı Attila’nın 453 yılında ölümünden sonra yerine geçen en küçük oğlu İrnek (‘Hρναχ) babasının kabileleri üzerindeki egemenliğini, kısa bir süre için de olsa, sürdürebilmiş, fakat onun kurduğu siyasî ve askerî örgütü devam ettirememişti. Attila’nın Hun konfederasyonu, bu nedenle, onun ölümünden kısa bir süre sonra çözülmüş ve dağılmıştı. Bizans tarihçilerinden Rhetor Priskos ile Suidas, 463 yılında, Şaragur (Σαράγουροι), Ugor (Ούγωροι) ve Onogur (‘Ονόγουροι) adlı Hun kabilelerinin Karadeniz’in kuzeyinde, Tuna ırmağının kolları ile Volga (İdil) arasındaki bozkırlarda yerleşmiş olduklarını kaydederler.
Bu tarihten aşağı yukarı 20 yıl sonra, 482’de, Bizans kaynakları bu konfederasyonun veya onun en önemli kabilesinin adı olarak Bulgar (Βούλγαροι) adını zikrederler.”[28]
Şaragur (Sa-rı/Ak/Ogur), Biştigur (Beş-Ogur), Ultingur~Altziagir (Altı-Ogur), Kutri-gur-Kuturgur (“Tukurgur” = Dokuz-Ogur) Ungur ~ Hunugur ~ Onugur (On-Ogur), Utrigur ~ Uturgur (Otuz-Ogur). Bizans tarihçisi Priskos (6. asır)’un, Sabarlar tarafından Ural Dağlarının doğusundaki yurtlarından uzaklaştırılarak Karadeniz düzlüklerine geldiklerini (461 – 465’lerde) bildirdiği Ogur Türkleri, aynı tarihçiye göre o zaman üç grup teşkil etmekte idi.
Şaragur, Ugor (Ogur) ve On-Ogur. Bunlar Avarların önünden batıya çekilen Sabarların karşısında tutunabilmek için Bizans‘a elçi göndermişlerdi. Son araştırmalara göre, Ogurlar büyük göçten önceki yurtlarında da üç zümre hâlinde idiler: Doğu zümresi (Seyhun-Çu nehirleri ve Çalkar Gölü havalisinde: On-Ogurlar); orta zümre (bugünkü Kazak–Kırgız bozkırı ve Emba nehri boyunda -ihtimal- Otuz-Ogurlar) ve batı zümresi (Yayık nehri havalisinde -her hâlde- Dokuz-Ogur’lar). Bu sıralarda Saragur (Ak-Ogur) kütlesine karşılık ötekilerin “Kara Ogur” kanadını teşkil etmiş olmaları muhtemeldir.[kaynak belirtilmeli]
Filogenetik ve yazışma analizleri Bulgarlar’ın, Makedonlar, Yunanlar ve Rumenler ile diğer Avrupa halkları ve Akdeniz kıyısında yaşayan Ortadoğu halklarından daha yakından ilişkili olduğunu göstermiştir.[2]
Ön Bulgarların Bizanslı Hristiyanlara karşı bir katliamını gösteren 11’inci yüzyıldan kalma resim
Dil
Bulgarlar, bugün Güney Slav dillerine dâhil olan Bulgarcayı konuşurlar. Bu dilin eski Ön Bulgar dili (Türk dillerinin Ogur grubuna ait) ile bir akrabalığı yoktur, ama içinde bu eski Türk dilinden birkaç kelimeler bulmak mümkündür.[kaynak belirtilmeli] Ortodoksluğu kabul edip, bu din geleneğine ve Slav etnisitesine intisap ettikten sonra Bulgarların dilleri, Türkçenin özelliklerinden uzaklaşmıştır.
Bulgarca, Kiril alfabesi ile yazılır ve kendisine has imlası vardır. Uzun süren Osmanlı devresinde, içerisine çok sayıda Türkçe kelime ve yapı almıştır.
DNA Haritam tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.