Kürtler (KürtçeKurd, کورد), doğuda Zagros Dağları‘ndan batıda Toros Dağları‘na, güneyde Hemrin Dağları‘ndan kuzeyde Kars-Erzurum platolarına kadar uzanan coğrafi bölgede yoğun şekilde yaşayan, yaklaşık 20–25[17] milyon nüfusa sahip bir İranî halktır.

Bugün en büyük Kürt nüfusu Türkiye‘de bulunurken [3] İranIrak ve Suriye‘de de kayda değer Kürt nüfusları bulunmaktadır. Gerek bölgedeki siyasi ve sosyal karmaşa ve sorunlar gerekse diğer sebepler dolayısıyla, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında oluşan göçlerle Batı Avrupa başta olmak üzere Kuzey Amerika ve Orta Asya gibi farklı coğrafî bölgelerde yerleşmiş bir Kürt diasporası da mevcuttur.[18] Kürt kültürü yüzyıllarca süren etkileşimin de sonucuyla diğer Orta Doğu kültürleriyle çeşitli benzerlikler barındırırken, Kürt dinî inancı oldukça senkretik bir biçimde gelişmiştir.[19] Bugün Kürtlerin çoğunluğu Şafii mezhebine bağlı Sünni Müslümanken, birçok farklı din ve inancın da mensuplarına rastlanır. Bunlara ek olarak Ezidilik ve Ehl-i Hakk gibi Kürtler arasında ortaya çıkan ve Kürt kültür ve dinî anlayışıyla karakterize çeşitli dinî mezhep, akım ve inançlar da mevcuttur.

Etimoloji

Kürt (veya Kürd) sözcüğünün etimolojisi oldukça tartışmalı bir konudur ve tam olarak nasıl türediği kesin olarak bilinmemektedir.[20] Bazı bilim insanları Kürt sözcüğünü, MÖ 24. yüzyıldan kalma antik Sümer tabletlerinde geçen ve yine bir halkı tanımlamakta kullanılmış olan Karda sözcüğü ile ilişkilendirmiş[21], bazıları ise Kürt sözcüğünü, Xenophon‘un Anabasis eserinde, bugün Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı bölgelerde bulunan bazı kabileleri tanımlamakta kullanılan Kardukhoi (ki bu Kardu sözcüğünün çoğulu sayılır zira son ekteki kh kısmı Ermenice çoğul ekinden gelmektedir ve Xenophon bu kabilelerin isimlerini Ermenilerden öğrendiğini belirtmektedir) sözcüğü ile ilişkilendirmektedir.[20][22] Daha sonraları Livy, Polybius ve Strabo‘nun eserlerinde de Kyrtiae olarak anılan ve Kürtlerle ilişkilendirilen bir topluluk göze çarpmaktadır.[20] Bununla birlikte, çağdaş bağlamdaki Kürt sözcüğü İranîdir; nitekim Sasaniler döneminde yazılan Kârnâmag î Ardashîr î Babagân destanında da bu sözcüğe rastlanır.[20]

Özellikle erken dönem araştırmacılar Kürtleri Xenophon’un bahsettiği Kardukhoi ile ilişkilendirseler de 20. yüzyılın başından itibaren bu görüşler tartışılmış ve önemini yitirmiştir.[20] Xenophon’un Kardukhoi olarak adlandırdığı halkın Kürtlerle özdeşleştirilmesinin nedenleri, yaşadıkları bölgenin bugün Kürdistan’ın içinde yer alıyor olması, alışkanlıklar ve çeşitli dış özelliklerdir. Bununla birlikte, bu sonuç bugün Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı Kürdistan’da her daim Kürtlerin yaşamış olduğu ve tarih içinde bölgede gerçekleşen göçlerin göz önünde bulundurulmaması gibi sorunlu öncüllere dayanmaktaydı. Aynı zamanda belirli bir bölgede yaşayan toplulukların zaman içinde etnik kökenleri gibi özellikleri haricinde benzer yaşama şekilleri göstermeleri beklenen bir gelişmedir.[20]

Genel olarak eski kaynaklarda geçen ve tarihte zaman zaman Kürtlerle ilişkilendirilmiş olan KarduKyrtiae halkların kökeni üzerinde tartişmalar olsa da tarihçiler ve dilbilimcilerin genel kanısı bu isimlerin Kürt isminden farklı olmadıkları yönündedir.[23][24] Bu görüşün en büyük sebebi bu sözcüklerin sonunda yer alan ve sözcüklerin kökünün de bir parçası olan kısa ünlü harfidir. Özellikle Kardu sözcüğü çok tartışmalıdır; bu sözcüğün ilk harfinin K harfinden ziyade Q harfini tarif etmesi olasıdır ki bu olasılık da Semitik “QRD” (“cesur” veya “güçlü” anlamında) kökünü işaret eder;[20]bunu savunan dilbilimciler olduğu gibi eleştiren ve reddedenler de olmuştur.[25] Bunun dışında Kardu sözcüğünün Gürcüler için kullanılan özgün bir isim olan Kart’veli ile ilişkili olabileceği ortaya atılmıştır. Ayrıca, eğer Kürd sözcüğünün Farsça Gord sözcüğünden türediği kabul edilirse, Gordsözcüğünün yöresel Kardu (veya Qardu) gibi bir ismin İranîleştirilmiş bir formu gibi görülmesi de mümkündür.[20]

Tarihçe

Köken ve Antik çağlardan Orta Çağ sonlarına Kürtler

Kürtlerin kökenine dair birçok sav ortaya atılmıştır. Bazısı bilimsel bazısı ise bilimsel olmayan dayanakları kaynak gösteren bu savlar oldukça çeşitlidir ve Kürtlerin kökeni Asurlulardan Gürcülere kadar birçok farklı topluluk ve medeniyete atfedilmiştir.[20] Genel kabul gören köken İranî olsa da Kürt topluluklarının homojen bir yapıdan uzak olduğu ve linguistik bütünlüklerinin ötesinde, etnik anlamda çok çeşitli olduğu, tanınmış Kürdolog Vladimir Minorsky dahil birçok bilim insanı tarafından kabul edilmektedir.[20] Bununla birlikte tarihte kökenlerinin Araplar olduğunu savunan Kürt toplulukları da olmuştur.[20][25] Müslüman bazı tarihçiler Kürtlerin kökenini Perslere dayandırırlar; bundaki en büyük dayanaklardan biri Şahname‘de de geçen Demirci Kawa Efsanesidir.[25] Birçok Kürt, kökenlerini Medlere atfetmiştir;[22] nitekim Medler ile Kürtler arasında olası bir ilişkiye dair dilbilimsel ve coğrafî kanıtlar bulunmaktadır; örneğin her ne kadar Med dili örneği sayısı az olsa da eldeki bulgularla yapılan araştırmalar Med dilinin antik Pers dili ile olan ilişkisinin çağdaş Kürtçenin çağdaş Pers dili ile olan ilişkisiyle aynı olduğunu ortaya koymuştur.[20] Bununla birlikte Medler hakkında pek az şey bilinmektedir[20] ve akademik anlamda Medler-Kürtler bağlantısı onaylanmaz.[22] Kürtler, Medlerin dışında kendilerini Urartular ve Neo-Babilliler ile de ilişkilendirmişlerdir.[22] Ama bu halklar Hint-Avrupa dili konuşmadıkları için Kürt olamazlar.

NeredenGeldim.com tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan DNA Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.

Günümüzde Irak ve İran sınırları içinde bulunan Zagros Dağlarının uzaydan görünümü.

Kürt sözcüğü tarih boyunca Persler ve Araplar tarafından sıklıkla herhangi bir etnik vurgu veya anlam içermeksizin göçebe anlamında kullanılmıştır ve bunun bir sonucu olarak tarihte Kürt olarak anılmış bazı toplulukların etnik anlamda Kürt olup olmadıkları tartışılmıştır; örneğin İslam tarihçilerinin eserlerinde söz edilen ve Fars Kürtleri olarak anılan, güney ve güneybatı İran’da yaşamış olan bazı toplulukların Kürt olmadığı, bu bölgelerde yaşayan göçebe topluluklar olduğu çeşitli dilbilimsel kanıtlar eşliğinde ortaya atılmıştır.[20]

Tüm bunlar sebebiyle Kürtlerin kökeni ve ilk dönemlerine dair kesin bilgilerden ve net bir tarihten söz etmek mümkün değildir; genel kanı Kürtlerin Doğu’dan Batı’ya Zagros dağlarına doğru göçen kuzeybatı İranlı toplulukların bölgedeki İranî olmayan yerli halklarla birleşmesi ile oluştuğudur.[20] Böylece, Arapların ve İslam ordularının bölgenin fethine başladığı dönemde, Kürt olarak anılan topluluk oldukça heterojendi; yerli halklardan, Sami halklara ve bazı Ermeni topluluklarına kadar, İranîleştirilmiş birçok farklı halktan oluşuyordu.[25]

Bölgeye yapılan İslam akınları ve bölgenin İslam devletine dahil olmasından sonraki dönemde, Kürtlerin rolü ve yeri hakkında ayrıntılı bilgiler mevcuttur. İslam akınları sonrası Kürtler özellikle siyasi ve sosyal arenada yükselişe geçmişler ve dönemin siyasi olaylarında önemli bir rol oynamışlardır. Bu dönemde ilk kez Kürtler üzerine araştırma yapan ve ayrıntılı bilgiler veren iki önemli yazar Mesûdî ve İstahrî‘dir. İki yazar da farklı Kürt aşiretlerinin bulundukları şehirlere göre çetelesini çıkarmışlardır ki bu Kürt tarihi için önemli bir bilgidir. İstahrî, Fars’taki Kürt bölgelerinden ve aşiretlerinden ayrıntılı bir biçimde bahsetmiştir; yaklaşık olarak 1107 tarihli olan Farsname‘de ise Fars’taki en büyük Kürt topluluğunun Fars ordusuyla birlikte İslam akınlarına karşı savaştığını, büyük oranda yok olduğunu, kalanların ise Müslüman olduğunu belirtir.[25] Sayılarının 500.000’i bulduğuna inanılan bu büyük topluluğun tamamının yok olduğu çağdaş kaynaklarca olası bulunmasa da bu büyük topluluğun (ve kalanların) diğer gruplarla birleşmesi vb. sosyal değişikliklerin olası olduğu düşünülmektedir. Nitekim Fars’taki bu toplulukların Kürt olup olmadıkları da tartışmalıdır.[20]

Kürtlerin o dönemde çoğunlukta yaşadığı bölgelerin istilası ve ele geçirilmesi sonrasında, el-Zavzan’daki Kürt yönetimi 640 yılında haraç karşılığında özerk bir yönetim olmayı garanti altına almış, diğer birçok bölgelerde, örneğin Fars‘ta, Kürtler Perslerle birlikte Arap ordularına karşı savaşmış, bu dönem içerisinde İslam Devleti kontrolündeki birçok farklı merkezde de, örneğin Basra gibi, ayaklanmışlardır.[25]

Kürtlerin yönetim karşıtı tutumları Emeviler ve Abbasiler döneminde de devam etmiş, örneğin 685 yılında Emeviler döneminde, Kürtlere karşı savaşması amacıyla bir vali atanmış, fakat atamayı yapan dönemin Emevi liderinin kısa bir zaman dilimi içerisindeki ölümü, bu hedefin gerçekleşmesine mani olmuş, bir başka seferde Kürtlerin 708 yılında Fars’ı talan etmeleri sonucu Haccac tarafından cezalandırıldıkları kaydedilmiştir; Abbasiler dönemindeyse, 764’te Ermenistan’ın Hazarlarca istilası çeşitli ayaklanmalara yol açmış, Kürt ayaklanmaları artan şiddetlerde devam etmiş, birçok Kürt Azerbaycan taraflarına göçmüştür, bu nedenle de, bu dönem bazı büyük Kürt aşiretlerinin yükselişine sahne olmuştur.[25]Örneğin daha sonra Eyyubîlerin çıkacağı aile soyu olan Ravvadîlerden Muhammed Şaddad bin Kartu Tebriz ve çevresinde bağımsız vali olmuştur ki o dönemde bu bölgelerde (kuzey batı İran) çeşitli bağımsız valilikler ortaya çıkmıştır.

Zaman içinde büyük Kürt aşiretleriyle yönetim arasında çeşitli yakınlaşmalar da olmuştur; örneğin Hasnavilerin başı olan, Kürt liderlerinden Bedir bin Hasanveyh dönemin Abbasi halifesi tarafından Nasrüddin unvanına lâyık görülmüştür; nitekim Bedir bin Hasanveyh halkın eğitimine verdiği önem gibi hususlardan dolayı genel olarak sevilmiş ve övülmüş liderlerden olmuştur.[25]

Bölgedeki güçlü Büveyhoğulları‘nın emirlerinden Ruknüddevle‘nin hükümdarlığında Kürtlerle gelişen ilişkiler, halefi Adudüddevle döneminde değişmiş, Adudüddevle‘nin hükümdarlığındaki ayaklanmalar şiddetli bir şekilde bastırılmış, Kürtlere karşı çeşitli seferler düzenlenmiştir.

Kürtler bölgedeki önemlerini 6. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar uzun bir süre korumuşlardır. Öyle ki 11. yüzyılın başlarında hâlâ Kürtlere karşı seferler vs. rastlanır. Bununla birlikte, bölgedeki Kürt grupların rolü ve önemi Türk istilalarıyla zayıflamıştır; nitekim bu istilalar başladığında Kürt kuvvetleri yıllardır süregelen iç ve dış çatışmalardan büyük oranda zarar görmüş bir haldeydiler.[25]

Oğuzların bölgeye girişiyle birlikte, Oğuzlar ile bölgedeki, arasında Kürtlerin de bulunduğu diğer halklar arasında çatışmalar meydana gelmiştir. Oğuzlar bölgede ilerlerken, Hasnavilerin de çöküşü gerçekleşmiş, Annaziler yükselişe geçmiştir. Selçuk Beyi Tuğrul‘un bölgeye saldırmasıyla Annaziler de sonunda Selçukluların hâkimiyetine girmiştir. Selçukluların yükselişi, Malazgirt‘teki başarıları sonrası Ermenistan’ın da hâkimiyetlerine açılması, bölgedeki Kürt topluluklarının ve hanedanların çöküşüne yol açmış, Kürt toplulukların yerini Türk toplulukları almaya başlamıştır.[25] Sonraki dönemlerde Selçukluların Kürt topluluklara karşı çeşitli saldırıları olsa da, Kürt ve Arapların zaman zaman Selçuklu ordusuyla askerî harekâtlarda yer aldıkları da bilinmektedir.[25] Tarihî kaynaklarda bu dönemlerde Kürtlerin adı sıklıkla Suriye ve çevresindeki bölgede geçmektedir; nitekim Selçuklu döneminin en önemli olaylarından birisi de Kürdistan isminin ilk kez Selçuklularca ortaya atılması, Selçuklu sultanı Sencer‘in hâkimiyetinde resmî Kürdistan eyaletinin ortaya çıkmasıdır.[25][26][27][28]

Suriye, Halep‘te bulunan bir Eyyubisarayının kalıntıları.

Bazı Atabeylerin, özellikle de Atabey İmameddin Zengi‘nin fetihleri ve gerek Kürtlere karşı gerek Kürtlerle birlikte giriştiği çatışmalar Kürt tarihi ve coğrafyanın şekillenmesinde önemli bir yer tutmuş, genel olarak bölgedeki Türkler ile Kürtlerin ilişkileri gelecek dönemlerde sıcaklığını ve önemini korumuştur.[25] Nitekim, Kürt kökenli olduğu sağlam kanıtlara dayanan Eyyûbî hanedanlığı ortaya çıktığında ve zaman içerisinde köklü Türk toplulukları Eyyûbî tebasına dahil olsalar da kendi topraklarında hükmetmeye devam etmişlerdir; Zengîlerin Musul‘daki hâkimiyeti buna örnek gösterilebilir. Özellikle Mısır ve Suriye’de aktif olan Eyyûbîlerin ordusunun çoğunluğu Türklerden oluşmaktaydı. Bu durum hanedanlığın Kürt kimliğini azaltmasa da hanedanlıkla Kürt grupların her daim ortak yolda yürüdükleri de söylenemez, hanedanın tarihi boyunca çeşitli önemli noktalarda bazı Kürt gruplarının hanedana karşı çıktığı da bilinmektedir; örneğin kendisi de Kürt kökenli olan[29][30][31] Selahaddin‘in tahta çıkmasına çeşitli Kürt gruplar karşı çıkmıştı.[25] Kuzey Afrika, Arabistan, Suriye ve Mezopotamya’daki önemli ve birçoğu başarılı fetihler sonrasında hâkimiyetini genişleten Eyyûbîler, Selahaddin’in ölümünden sonra hanedanlığın merkezî bir yönetimden uzak olan farklı özerk bölgeleri tek bir sultanlık altında birleştiren sistemi[32] sonucu sorunlar yaşanmış, saltanat kavgaları baş göstermiş, farklı güçlerin ortaya çıkışı, örneğin Harezmşahların doğudaki yükselişi, daha sonra Yemen’in kaybedilmesi, Mısır-Suriye yönetimsel ihtilafı ve ayrışması gibi durumlar sonucu hanedanlığın gücü ve etkisi gittikçe azalmış, Memlüklerin yükselişi ve Mısır’ın düşmesiyle hanedanlık çöküşe geçmiştir. 13. yüzyıl boyunca Kürt toplulukları açısından en önemli gelişme, Orta Doğu’daki diğer topluluklar için olduğu gibi, Moğol istilalarıydı. Nitekim Harezmşahların lideri Celaleddin Harezmşah‘ın Moğollardan kaçtığı Diyarbakır’da, tahminlere göre büyük olasılıkla bir Kürt tarafından 1231’de öldürülmesinden sonra Moğollar Diyarbakır ve Ahlat‘ı talan edip yıkmışlardır.[25] Diyarbakır daha sonra 1252’de tekrar talan edilirken, Şehrizor 1245’te istila edilerek yıkılmış, Erbil ise bu dönem boyunca üç kez istila edilmiştir.[25] Kürtler genel olarak Moğollara karşı durmuş, sıklıkla Memlüklerin yanında yer almış, Moğollara karşı direniş hareketinde rol almışlardır. Nitekim Memlük sultanı Baybars‘ın ordusunda Türk ve Arapların yanı sıra Kürtlerin olduğu da bilinmektedir.[25][33] Her ne kadar Moğol İlhanlılar yönetimi altında Kürtlerden pek bahsedilmese de, Moğolların Kürdistan bölgesini 13. yüzyılın ilk yarısında fethettikleri ve yönetimleri altına aldıkları, özellikle Erbil’de yıllar boyu ihtilafın sürdüğü ve sık sık Kürtler dahil olmak üzere şehirdeki etnik grupları da içine alan ayaklanmaların, katliamların ve genel olarak sorunların yaşandığı, bölgenin genel durumunun Selçuklu yönetimindeki durumuna göre gerilediği bilinmektedir. Yine bu dönemde bölgenin başkenti Bahar‘dan Çemçemal‘e taşınmıştır.[25]

Moğollar sonrasında Kürtlerin yaşadığı bölgeler farklı Türk toplulukları, beylikleri arasında ihtilaf meselesi olmuş, bu topluluklar zaman zaman Kürtlerle birlikte çalışırken, zaman zaman Kürtlere karşı politikalar izlemişlerdir. Bu toplulukların içerisinde Kürtlerin özellikle Diyarbakır merkezli Akkoyunlular ile olumsuz ilişkileri olmuş, birçok kaynağa göre “Akkoyunlular sistematik bir şekilde önemli Kürt aşiretlerini ortadan kaldırmışlardır.”[25]

DNA Haritam tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.

Orta Çağ sonlarından 20. yüzyıla Kürtler

DNA Genetik Köken Testi, DNA Soy Ağacı Testi, Dna Testi, nereden geldim, DNA Soy Kütüğü Testi, DNA dna testi ırk, myheritage dna, myfamily tree dna, Genetik Testi, Ata Testi, dna testi satın al, dna testi fiyat, dna testi ücret, dna etnik köken testi al, dna soy testi satın al, dna fiyat, nereden geldim test al, soy ağacı testi satın al, soy ağacı testi sipariş et, dna testi neredengeldim ücret, neredengeldim güvenli mi, Dna testi nasıl yapılır, etnik köken testi nasıl yapılır, dna testi sonucu nasıl öğrenilir, genetik testi nasıl?, Genetik Köken Testi, Soy Ağacı Testi, Dna Testi, nereden geldim, Alt Üst Soy Testi, Soy Ağacı Test Kiti, Etnik Köken Testi, neredengeldim, neredengeldim com, nereden geldim, soy ağacım net, soy ağacım, soyagacim, ırk testi, etnik köken testi

19. yüzyılın ikinci yarısında farklı bölgelerden geleneksel kostümleriyle Kürtler: sağdaki el-Cezire yani Mezopotamya‘dan bir Kürt, ortadaki Mardin‘den bir Kürt, ve soldaki de Diyarbakır’dan bir Kürt çoban.

16. yüzyılda kaleme alınmış olan Şerefname Kürt tarihi açısından önemli bir belgedir ve gerek o dönemin gerekse öncesinin olaylarına ve gelişmelerine dair birçok bilgi sunmaktadır. Bilinen o ki 16. yüzyıl ile birlikte bölgedeki iki ana güç olan Safeviler ve Osmanlılarınarasındaki ihtilaflar Kürt topluluklarının tarihi açısından çok büyük önem arz etmiştir. Özellikle Şah İsmail‘in başarılı askerî politikalarıyla birlikte birçok Kürt topluluğu Safeviler hükümdarlığı altına girmiştir; bununla birlikte Safevi Devleti’nin bu topluluklarla ilişkisi genellikle olumsuz olmuş, Şii olan Safeviler diğer Şii Türk liderleri, Sünni olan Kürt liderlerine değişmişlerdir.[25]

Buna karşılık, Sünni Türklerin başta olduğu Osmanlılar ise, Kürtlere karşı daha yapıcı bir politika izlemiş, bölgedeki Kürt liderleriyle anlaşmalar yapmış, daha sonra Safevilere karşı gerçekleşen savaşlarda ve sonrasında bölgedeki Kürt topluluklarının çoğunluğunun desteğini almışlardır. Nitekim bu desteğin alınmasında ve Kürtlerin Safevilere karşı Osmanlı saflarına dahil edilmesinde kendisi de Kürt olan Osmanlı siyasetçilerinden İdris-i Bitlisi önemli bir rol oynamıştır.[25] Safevilerden alınan bölgelerde kurulan vilayetlerde Türklerin yanı sıra Kürtlere de önemli liderlikler verilmiş, birçoğu babadan oğula geçen bu önemli derebeylik benzeri pozisyonlar daha sonra da devam etmiştir.[25] 17. yüzyılın sonuna kadar Kürtlerin bölgedeki konumu bu iki devletin ihtilaflarıyla belirlenmiş, sonunda Safevilerin tamamen mağlup olup Zagros Dağları’nın ötesinde kalacak şekilde bölgeden çekilmesiyle gerek Kürtler için gerek bölge için yeni bir dönem başlamıştır. 17. yüzyıldan itibaren zaman zaman geçici sürelerle bölgede İran etkisi ve saldırıları görülse de, Kürdistan bölgesi barındırdığı Kürt halklar ile birlikte genel olarak Osmanlı kontrolünde kalmıştır. Genel olarak Kürtler Osmanlı himayesinde Osmanlı ile birlikte dış etmenlere karşı koymuşlarsa da, İranlıların Kürtlerle ilişkisinin olmadığını söylemek yanlış olur; örneğin Nadir Şah‘ın ölümünden sonra kısa süreliğine de olsa ülkeyi yöneten, Zend hanedanına mensup Kerim Han olmuştur.

19. yüzyıl ile birlikte İran – Osmanlı gerginliği tekrar yükselmiş, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerden Zuhab ve Süleymaniye bu gerilimin odak noktaları olmuştur. 19. yüzyıldaki bir diğer önemli gelişme de Osmanlı topraklarındaki çeşitli Kürt beylerinin ayaklanmasıdır. 1830’lu yıllarda Bedirhan BeySaid Beyİsmail Bey ve Revanduzlu Muhammed gibi isimler ayaklanmış, bölgede önemli bir güce ulaşmış, aldıkları çeşitli yerlerde Hristiyan topluluklar ve Ezidî Kürt topluluklar katledilmiştir.[25] Aynı dönemde eski sadrazamlardan Sivas valisi Reşid Mehmed Paşa ayaklanan Kürtlerin üzerine, bölgeyi yatıştırması için gönderilmiştir. Uğraşlar sonucu ayaklanmaların önder ismi Muhammed Paşa 1836 yılında yakalanmıştır. Bununla birlikte bölgedeki gerilim dağılmamış, aksine 1839’daki Nizip Muharebesi‘nde Osmanlı Devleti’nin yenilmesi sonrası bölgede ayaklanmalar tekrar baş göstermiş, 1843 yılı dolaylarında Cizre emiri Bedirhan Bey ile Hakkâri emiri Nurullah Bey ayaklanmıştır. Bu dönemdeki önemli olaylardan biri de kendilerine uygulanan baskıdan şikâyetlenmiş olan Hakkârili Nasturilerin Nurullah Bey tarafından katledilmeleridir.[25] 1840’ların sonuna doğru Osmanlı bunların üzerine bir ordu yollamış, yenilen liderler sürgün edilmiştir. Kürt ayaklanmalarıyla ilgili önemli bir husus da, 19. yüzyılda Osmanlı ile savaş içerisinde olan Rus ordularında bir Kürt alayının tertip edilmesidir ki nitekim Kırım Savaşı‘nda Rusların iki Kürt alayı seferber ettikleri bilinmektedir.[25] 1800’lü yılların sonunda Hakkâri ve çevresindeki bölgede tekrar Kürt ayaklanmaları olmuş, bu ayaklanmalar Osmanlı tarafından belirli bir süre içerisinde yatıştırılmış, bu dönemde ayrıca Osmanlı tarafından Hamidiye Alayları olarak anılan Kürt alayları kurulmuştur ki bu alayların kurulması Kürt aşiretleri arasında ihtilafa ve hatta çatışmalara yol açmıştır.[25] Ayrıca 1800’lerin başında Osmanlı topraklarında bağımsızlık hareketinin güçlendiği bir başka topluluk olan Ermeniler ile Kürtler arasında gelişen iyi ilişkiler, 1800’lerin son yıllarında düşüşe geçmiş, çeşitli yerlerde Ermeni ayaklanmalarının bastırılmasında Kürtler aktif rol oynamışlardır.[25]

Türkiye

DNA Genetik Köken Testi, DNA Soy Ağacı Testi, Dna Testi, nereden geldim, DNA Soy Kütüğü Testi, DNA dna testi ırk, myheritage dna, myfamily tree dna, Genetik Testi, Ata Testi, dna testi satın al, dna testi fiyat, dna testi ücret, dna etnik köken testi al, dna soy testi satın al, dna fiyat, nereden geldim test al, soy ağacı testi satın al, soy ağacı testi sipariş et, dna testi neredengeldim ücret, neredengeldim güvenli mi, Dna testi nasıl yapılır, etnik köken testi nasıl yapılır, dna testi sonucu nasıl öğrenilir, genetik testi nasıl?, Genetik Köken Testi, Soy Ağacı Testi, Dna Testi, nereden geldim, Alt Üst Soy Testi, Soy Ağacı Test Kiti, Etnik Köken Testi, neredengeldim, neredengeldim com, nereden geldim, soy ağacım net, soy ağacım, soyagacim, ırk testi, etnik köken testi

İki Kürt Beyi İstanbul 1899

DNA Genetik Köken Testi, DNA Soy Ağacı Testi, Dna Testi, nereden geldim, DNA Soy Kütüğü Testi, DNA dna testi ırk, myheritage dna, myfamily tree dna, Genetik Testi, Ata Testi, dna testi satın al, dna testi fiyat, dna testi ücret, dna etnik köken testi al, dna soy testi satın al, dna fiyat, nereden geldim test al, soy ağacı testi satın al, soy ağacı testi sipariş et, dna testi neredengeldim ücret, neredengeldim güvenli mi, Dna testi nasıl yapılır, etnik köken testi nasıl yapılır, dna testi sonucu nasıl öğrenilir, genetik testi nasıl?, Genetik Köken Testi, Soy Ağacı Testi, Dna Testi, nereden geldim, Alt Üst Soy Testi, Soy Ağacı Test Kiti, Etnik Köken Testi, neredengeldim, neredengeldim com, nereden geldim, soy ağacım net, soy ağacım, soyagacim, ırk testi, etnik köken testi

Ağrı dağının önünde bir Kürt kızı.

Orta Doğu’daki Kürt topluluklarının çoğunluğunun Türkiye’de yaşamasındandır ki Türkiye Orta Doğu’daki ülkeler arasında en büyük Kürt nüfusu barındıran ülke konumundadır.[41] Bununla birlikte Türkiye’deki Kürt nüfusun kesin sayısı da belirli değildir[41] ve çeşitli tahminler bulunmaktadır.[44] Devlet İstatistik Enstitüsü (2005’ten sonra ‘Türkiye İstatistik Kurumu’) tarafından 1965’te yapılan Genel Nüfus Sayımına göre ‘te 31.391.421 olan Türkiye nüfusunun 2.370.233’ünün anadilinin Kürtçe olduğunu, ikinci dili dahil Kürtçe bilen toplam kişi sayısının ise 2.820.231 olduğu belirlenmiştir.[45] Buna göre nüfus kaydında Kürtçenin anadil ve ikinci dili olarak geçtiği kişi sayısı toplam nüfusun yüzde 8,98’ine tekabül etmektedir. Bununla birlikte 1965 sonrası nüfus sayımlarında ana dil mevzu bahis edilmediği için daha güncel verilere nüfus sayımları doğrultusunda ulaşmak mümkün değildir.[44][46]

Ancak genelde sayımlarda Zazaların da bu gruba dahil edilmesi karşıklara yol açmaktadır.[47]

2000’li yılların verilerine bakıldığında, CIA’ye göre, Türkiye’de yaklaşık 14-15 milyon[48] Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşamaktadır. Etnik gruplarla ilgili bir proje olan Joshua Project ise Türkiye’deki, Türkçe konuşanlar dahil toplam Kürt nüfusunun 14 milyon civarında olduğunu belirtmektedir.[49]

2007’de Milliyet gazetesinin KONDA’ya yaptırdığı ankette yüz yüze görüşme yapılan yaklaşık 50 bin kişinin %13,4’i kendisini Kürt olarak tanımlamış ve 18 yaş altındaki nüfusun eklenmesiyle bu oranın %15,68’e çıkıp, toplam nüfusa adapte edildiğinde Kürt nüfusunun 11 milyon 445 bin kişi olabileceği tahmin edilmiştir.[50]

Türkiye’deki Kürtler Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu bölgelerine yayılmış halde bulunur. Osmanlı döneminde KonyaAnkaraKırşehir ve Aksaray gibi İç Anadolu Bölgesi‘nin köylerine sürülmüş (Orta Anadolu Kürtleri Kürtçe: Kurdên Anatoliya Navîn) ve Cumhuriyet döneminde İstanbulİzmirAnkaraAdanaMersinGaziantepAntalyaSamsun ve Bursa gibi Türkiye’nin büyük kentlerine ve diğer ülkelere göç etmişlerdir. Ekonomik ve sosyal sebeplerle, ülkenin görece daha gelişmiş olan metropollerine yaşanan göçlerin dışında, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yaşanan isyanlar sonucu birçok zorunlu göç de yaşanmış, 1990’larda bölgedeki gerilimin artması ve sıklıkla çatışmaların yaşanması sebebiyle birçok köy boşaltılmıştır.[46]

DNA Genetik Köken Testi, DNA Soy Ağacı Testi, Dna Testi, nereden geldim, DNA Soy Kütüğü Testi, DNA dna testi ırk, myheritage dna, myfamily tree dna, Genetik Testi, Ata Testi, dna testi satın al, dna testi fiyat, dna testi ücret, dna etnik köken testi al, dna soy testi satın al, dna fiyat, nereden geldim test al, soy ağacı testi satın al, soy ağacı testi sipariş et, dna testi neredengeldim ücret, neredengeldim güvenli mi, Dna testi nasıl yapılır, etnik köken testi nasıl yapılır, dna testi sonucu nasıl öğrenilir, genetik testi nasıl?, Genetik Köken Testi, Soy Ağacı Testi, Dna Testi, nereden geldim, Alt Üst Soy Testi, Soy Ağacı Test Kiti, Etnik Köken Testi, neredengeldim, neredengeldim com, nereden geldim, soy ağacım net, soy ağacım, soyagacim, ırk testi, etnik köken testi

Geleneksel kıyafetleriyle Vanlı Kürt kadınlar, 1973.

Bu nedenle, özellikle Anadolu’nun batısında yaşayan Kürt kökenli nüfusun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya göre çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir; ancak yukarıda belirtildiği gibi, nüfus sayımlarında vatandaşlık esas alındığı ve etnik köken sorulmadığı için, Kürt kökenli nüfusun nerede daha yoğun olduğu konusunda kesin bir şey söylemek olanaksızdır.[44] Ayrıca evlenmeler sonucu da nüfus karışmıştır. Bir kısım Kürt kökenli Türkiye vatandaşı ise başta Almanya olmak üzere, çeşitli Batı Avrupaülkelerine göç etmiştir.

« Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz kış erimeyen karlar vardı. Güneş açınca üzerleri buzlaşan camsı parlak bir tabaka ile örtülürdü karın yüzü. Üstü sert altı yumuşak olurdu. Bu karın üstünde yürününce, ayağın bastığı yer içeriye çöker, ‘kırt-kürt’ diye ses çıkarırdı. Doğulu Türkmenlere, Kürt denmesinin nedeni buydu. Bölücülerin Kürt dedikleri, yüksek yaylalarda, karlık bölgelerde yaşayan Türklerin karda yürürken ayaklarından çıkardıkları sesin adıydı aslında. »

Benzeri bir iddia da Kürtçe için ortaya atılmış, Kürtçenin aslının Türkçe olduğu ve bu çeşitliliğin coğrafi şartlarla yaşam tarzının (dışarı ile temaslarının az olması) değişikliğinden meydana geldiği[59][60] ve Kürtçedeki çoğu kelimenin Türkçe, Arapça ve Farsça kökenli olduğu ileri sürülmüştür.[59][60] 12 Eylül’den sonra da Kürtler Kürt kimliği ile ortaya çıkamamışlardır; örneğin 1991’deki Körfez Savaşı sırasında devletin resmî televizyon kanalı TRT Kürtlere Kürt demektense, haberlerde “Irak’lı etnik gruplar” deyimini kullanıyordu.[61]1970’ler ve sonrasında özellikle 1980’lerde yoğunluk kazanan ve 1990’larda devam eden Kürt ayrılıkçı hareketi ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında çatışmalar yaşanmış, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı ve bu grupların faaliyetlerini yoğunlaştırdığı Türkiye’nin güneydoğusunda kalan bölgelerde olağanüstü hal ilan edilmiştir.[44][53] 1990’larda “Kürt meselesi” fikri reddedilmiş, örneğin TOBB için hazırlanan ve bu meseleyi ele alan 1995 tarihli rapor Doğu Sorunu olarak adlandırılmıştır.[46] Nitekim sorunun “Doğu Sorunu”, “Güneydoğu Sorunu” veya “Terör Sorunu” olarak adlandırılması yaygınlık kazanmış, askeriye tarafından desteklenmiş, 2000’li yıllarda Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın ilk kez “Kürt Sorunu” ifadesini kullanması da özellikle başlarda bu kesimlerde olumsuz tepkilere yol açmıştır.[62]

DNA Haritam tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.

1996’da TRT, Kürtlerin bir Türk boyu olduğunu ve Kürtçenin uyduruk bir dil olduğunu savunan bir program yayımladı.[63] Bununla birlikte 1990’larda genel olarak Türkiye’de yaşayan Kürt azınlığın durumunda 80’lere ve öncesine oranla rahatlama kaydedildi, Turgut Özal Türkiye’de ilk defa resmen Kürt kelimesini telaffuz etti ve Kürtçe konuşma ve yayın yasağı kısmen kaldırıldı.[64][65] 2000’li yıllarla birlikte diğer bazı yasaklar da kısmen kaldırıldı, Kürt sorunu açık bir şekilde tartışılmaya başlandı ve gerek Türkiye Cumhuriyeti devleti gerekse sivil toplum kuruluşları gibi kurumlarca çeşitli açılımlar gerçekleştirildi;[51] örneğin, 1 Ocak 2009 tarihinde, ağırlıklı olarak Kürtçenin Kurmanci lehçesi ile yayın yapan TRT 6 yayın hayatına başladı.[66][67] Kanalın açılışında dönemin Başbakanı Erdoğan Kürtçe başarı dileğinde bulunarak ilk kez kamuya açık olarak Kürtçe konuşan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu.[68][69]

Türkiye’deki en büyük Kürt ayrılıkçı hareketi Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Türkiye başta olmak üzere, Avrupa Birliği[70], ABD[71] ve NATO[72] da dahil olmak üzere 31 ülke ve bazı kuruluşlar tarafından terör örgütü kabul edilmektedir. Ayrılıkçı ve militan örgütlenmenin yanı sıra parlamenter seçimlere katılan çeşitli Kürt partileri de olmuş, bunların birçoğu PKK ile ilişkileri olduğu gerekçesiyle kapatılmış, bu siyasi geleneğin son partisi olan ve 2009 yılı itibarıyla aktif olan Demokratik Toplum Partisi (DTP)ne de aynı gerekçeyle kapatma davası açılmıştır.[73]

İran

NeredenGeldim.com tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan DNA Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.

İran’dan bir Kürt kadını portresi; 19. yüzyılın sonları veya 20. yüzyılın başları.

İran’da yaşayan Kürtler çoğunlukla İran-Irak ve İran-Türkiye sınırında yaşamaktadırlar. Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı, İran Kürdistanı (Kürtçe: کوردستانی ئێران Kurdistanî Iran) olarak da adlandırılan bölge[74] Batı Azerbaycan, Kürdistan ve İlam eyaletlerinin büyük bölümünü kapsamaktadır. Gerek çeşitli Kürt hareketleri gerekse İran Irak Savaşı dolayısıyla kırsal kesimlerdeki Kürt nüfusunun azaldığı gözlemlense de, ayrıntılı araştırmalar yapılmadığı için net veya ayrıntılı bilgi mevcut değildir.[40]

Amerikan istihbarat kurumu CIA tarafından İran’da Kürt nüfusunun toplam nüfusun %7’sini bulduğu iddia edilmektedir. Aynı kuruma göre İran nüfusunun 66.429.284 olduğu göz önünde bulundurulursa bu oran (%7) 4 milyon 650 bin civarı bir sayı vermektedir.[75] Bazı tahminlerse 8 milyon civarındadır.[40]

İran’da, başka ülkelerden, örneğin Türkiye’den farklı olarak Kürt kimliği reddedilmemiş, bununla birlikte Farsî kimlik üst kimlik olarak vurgulanmış ve Kürt kimliği Fars kimliğine oranla daha alt bir kimlik olarak sunulmuştur.[76] Örneğin üst İranî kimliği vurgulamak adına Kürtçe sıklıkla Farsçanın bir lehçesi olarak sunulmaktadır.[76] Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı diğer bölgelerden farklı olarak İran’daki Kürtlerin bir özelliği de, İranlılar Şiiyken, Kürtlerin genelinin Sünni olmasıdır. Bu farklılık İran’daki Kürt kimliği açısından önemli bir yer tutar.[76] Bununla birlikte özellikle Kermanşah’ta yaşayan Kürt nüfusun önemli bir kesimi Şiidir; yine de bunlar genel Kürt nüfusta azınlık teşkil ederler ve Sünni Kürtler Kürt nüfusun yaklaşık %75’ini oluşturur.[77]

İran’daki Kürtler ve özellikle Irak’taki Kürtler arasında önemli bir etkileşim olmuş, bu da edebiyat ve dil alanında kendisini göstermiştir.[77] Benzeri bir etkileşim Türkiye’deki Kürtler ile mümkün olmamıştır; bunun en büyük sebebi İran’daki ve Irak’taki Kürtlerin büyük kısmının aynı güney Kürtçe lehçesini konuşmaları ve Kürtçeyi Arap alfabesiyle yazmalarıdır; Türkiye’deki Kürtlerde ise farklı bir kuzey lehçesi yaygındır ve Latin harfleriyle yazılmaktadır.[77] 1940’lardan bu yana Kürtçe İran’da resmî olarak yasak olsa da, özellikle bazı İranlı radyoların kısmen Kürtçe yayın yapmaları gibi etkenler sebebiyle gelişimini sürdürmüş, çeşitli Kürtçe yayınlar gizlice yayımlanmıştır.[77]

İranlı Kürtler ve İran’da Kürt kültürünün gelişimi açısından önemli bir nokta da, 1946–1947 yılları arasında varlığını sürdüren ve Mahabad Cumhuriyeti veya Kürdistan Cumhuriyeti olarak anılan kısa süreli Kürt devletidir. Cumhuriyet Ocak 1946’da ilan edilmiş[77] olsa da bölge 1942 yılından beri Kürtlerin etkisi altındaydı ve Kürt komiteler çeşitli yönetimsel işlevleri bir süredir karşılamaktaydı.[76]

1970’lerdeki devrimci hareketlerin birçoğu, Kürtlere ve Kürtlerin hak taleplerine olumlu yaklaşmış[77], Kürtler bu devrimci hareketlere destek vermiş ve bazı aşiret liderlerinin dışında Kürtlerin çoğunluğu 1979’daki devrimini de desteklemişlerdir.[78] Bununla birlikte devrim sonrasında Kürtlerin hak ve özgürlüklerinde olumlu yönde bir değişiklik olmamıştır.[78]

İran’daki aktif ana Kürt partileri, federal bir İran’ı ve bu bağlamda Kürt ulusu haklarının ve kimliğinin tanınmasını savunan İran Kürdistan Demokrat Partisi (İKDP) ve Marksist Kürt İşçileri Devrimci Örgütü (KOMALA)dır. İki partinin görüşleri birbirinden farklı olsa da, ikisi de mevcut rejimin karşıtıdır.[79][80] İran dahil bölgede Kürtlerin yaşadığı birçok ülkede aktif faaliyet gösteren bir başka Kürt örgütlenme ise, özellikle Türkiye’de aktif olan PKK ile yakınlığıyla bilinen, ayrılıkçı Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK)dir. Bu örgüt 2009 yılında ABD‘deki Obamayönetimi tarafından terörist örgüt olarak adlandırılmış ve terör örgütlerine uygulanan yaptırımlar kapsamına alınmıştır.[81]

Suriye

Suriye’deki Kürt nüfusu genellikle Suriye-Türkiye ve Suriye-Irak sınırlarına yakın bölgelerde, örneğin Kürtçe Sere Kaniye olarak anılan Ayn el-Arab ve Kürtçe Çiyayê Kurmênc olarak anılan Cebel el-Ekrad (“Kürtlerin Dağı”) bölgelerinde, yaşamaktadır.[40][76] Birçok farklı kurum ve uzmanın tahminine göre nüfus 1 ila 2 milyon arasındadır.[40][76][82]

Suriye hükümeti yaklaşık 120.000 kadar Kürdü, Kasım 1962’de yapılan özel bir nüfus sayımında “Türkiye’den ülkeye yeni girmiş yabancılar” olduklarını öne sürerek sayım dışı tutmuş ve Suriye vatandaşlığından ayırmıştır ki o zamandan beri birçok Suriyeli Kürt vatandaş haklarına sahip değildir ve Suriyeli kimliği, vatandaşlığı kendilerine verilmemektedir.[76][83][84] Vatandaşlık haklarına sahip olmayan, sayılarının yaklaşık olarak çeyrek milyon civarında olduğu düşünülen bu Kürt nüfusun yasal olarak evlenme, mülk edinme veya eğitim görme gibi hakları bulunmamaktadır.[84] Aynı zamanda Kürt bölgesini Araplaştırmak için bir Arap Kuşağı inşa edilmeye çalışılmış, 1963’te Baas Partisi hükümeti “Cezire’nin Araplığını koruma” sloganını kullanarak Araplaştırma politikasını sürdürmüştür.[76][85] Örneğin; 1975 yılına gelindiğinde Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Cezire bölgesinden 300.000 kadarlık bir Kürt nüfus yerlerinden olmuştur.[84]Bunların dışında Kürt kültürüne yönelik de birçok devlet müdahalesi ve yasak söz konusudur; Kürtçenin yayınlarda kullanılması, resmi olarak konuşulması veya yazılması, öğrenim dili olması veya iş mekanlarında konuşulması yasaktır.[76] Her ne kadar uygulamada aksaklıklar yaşansa da, 1988 yılında düğünlerde Arapça olmayan şarkıların söylenmesini ve çalınmasını yasaklayan bir yasa çıkmıştır.[76]

Her ne kadar Suriye’deki ilk Kürt partisi olan Suriye Kürdistan Demokrat Partisi 1957 yılında kurulmuş olsa ve yasal olmamalarına, tanınmamalarına rağmen bugün birçok parti varlığını sürdürüyor olsa da Suriye’deki Kürt hareket ile Türkiye ve Irak’taki arasında büyük fark vardır.[76][83] Suriye’deki hareketin çoğunluğu Suriye devletinin baskısıyla ayrılıkçı bir tondan özellikle uzak durmuşlardır;[83] Türkiye ve Irak’taki Kürt hareketlerinin daha güçlü olması da Kürt halkından desteğin Suriye’dekilerden ziyade komşu ülkelerdeki Kürt hareketlerine kaymasına sebep olmuştur.[83] Türkiye ve Irak ile karşılaştırıldığında Suriye’deki Kürt siyasal hareketinin oldukça zayıf olduğu ve diğer iki ülkeye oranla çok daha az ayrılıkçı unsur çıkardığı söylenebilir. Ancak ülkedeki iç savaş sırasında kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgelerde PKK‘ya yakınlığıyla bilinen Demokratik Birlik Partisi (PYD) tarafından tek taraflı kanton yönetimleri ilan edilmiştir.[84]

Irak

Özerk bölgeyle beraber Irak genelinde Kürt nüfusu Amerikan istihbaratı CIA’ye göre toplam nüfusun %15-20’lik bir kısmını oluşturur ki bu da, aynı kaynağın 2009 yılı için verdiği toplam Irak nüfusu (28.945.657) ile karşılaştırıldığında 4.341.848 – 5.789.131 arası bir Kürt nüfusa işaret eder.[86] Bazı tahminlerse yaklaşık 5,2 milyon civarındadır.[40]

Irak’ta Kürt nüfusunun geneli Irak Kürdistan Özerk Bölgesi sınırları dahilinde yaşamaktadır; Irak’ın kuzeyinde bulunan bu bölgede yaşayan Kürt nüfusun toplamda 3 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.[40] Geri kalan Kürt nüfusun büyük bir kısmı Bağdat’ta yaşamaktadır.[40] 1991 yılından beridir Bağdatlı Kürtler, 2002 yılından beridirse süregelen savaştan ve savaş sonrası Sünni-Şii geriliminden zarar gören Arapların önemli bir kısmı tehlikeden uzaklaşmak için Özerk bölgeye göç etmiş, bu sebeple Özerk bölgenin nüfusunda değişiklikler meydana gelmiştir.[87][88]

Kürtler 20. yüzyıl boyunca Irak’taki önemli bir siyasi ve sosyal güç olmuş, I. Dünya Savaşında yenilen Osmanlı Devleti‘nin çekilişinden sonra 1919’da Mahmut Berzenci önderliğinde ayaklanmış, Irak’ın Birleşik Krallık Mezopotamya Mandasıyönetim altındayken 1920’da Berzenci kendini “Kürdistan Şahı” ilan etmiş ve birkaç kez ayaklanmış (1923 ve 1932’de), bu ayaklanmalar güç kullanılarak bastırılmıştır. Bu ilk dönemle birlikte Irak Kürtleri arasında özellikle Barzani aşireti öne çıkmış ve Irak’taki Kürt halkının hakları ve bağımsızlığı için çalışmıştır. Nitekim bu çalışmaları yüzünden aşiretin etkili lideri Mustafa Barzani 1945’te sürgüne gönderilmiş, Barzani bir süre İran’daki Mahabad Cumhuriyeti‘nde kalmış, bu devletin 1946’da son bulmasıyla SSCB‘ye geçmiştir. 1958’de Irak’ta yaşanan darbe sonrası darbeyi gerçekleştiren Abdülkerim Kasım Kürtlerin siyasi gücünü kullanmak amacıyla, belirli bir oranda otonomi sözü vererek Barzani’yi Irak’a geri davet etmiş, fakat sonrasında otonomi sözünün gerçekleştirilmemesi üzerine Kürtler ile Irak yönetimi arasında yeni çatışmalar patlak vermişti. Her ne kadar bu arada başka darbeler yaşansa ve zaman zaman çeşitli ateşkesler imzalansa da genel olarak anlaşmazlık ve çatışmalar devam etmiştir. 1968’de Baas Partisi’nin darbeyle iktidara gelmiş, bir süre Kürt hareketi ile olan çatışmaları sürdürseler de sonunda barış imzalamayı seçmişlerdir. 1974’te Irak yönetimi Kürtlere karşı yeni bir saldırıya geçmiş, bu sefer İran ile anlaşarak İran’ın daha önceden Kürtlere yapmakta olduğu yardımı da sonlandırmıştır. Bunun karşısında Barzani birçok yandaşıyla birlikte İran’a kaçarken Kürt hareketinden birçok kişi de toplu olarak teslim olmuştur. Bu dönemde Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı birçok bölge, özellikle de petrol zengini olan bölgeler, devlet eliyle Araplaştırılmıştır. Örneğin 1978-1979’da 200.000 kadar Kürt zorla ülkenin başka yerlerine sürülmüşlerdir.[89]

Irak Kürt Ulusal Halk Dansı Topluluğu’nun bir dans gösterisi. 2007.

Irak yönetiminin Kürt karşıtı politikaları 1980’lerle birlikte hız kazanmış, İran Irak Savaşı sırasında da şiddetli bir şekilde devam etmiş, 1986’da başlayan ve 1989’da son bulan Enfal Operasyonu dahilinde 100.000 ile 150.000 (ve daha fazlası) civarında Kürdün katledildiği tahmin edilmiş,[76][90] Kürt halka karşı kimyasal silahlar kullanılmıştır;[91] örneğin Halepçe Katliamı olarak da anılan ve Mart 1988’de gerçekleşen Halepçe’ye zehirli gaz saldırısında 3200-5000 kişi olay anında ölmüş, 7000-10000 kişi yaralanmıştır.[90]Birinci Körfez Savaşı sonrasın 1991’deki ayaklanmalarla birlikte, 1970’ten beri kâğıt üzerinde geçerli olan Kürt Özerk Bölgesi de facto olarak da özerklik kazanmış, BM’nin koruması altına girmiştir. Bununla birlikte 1990’larda bölgedeki güçlü iki Kürt partisi Kürdistan Demokrat Partisi ve Kürdistan Yurtseverler Birliğiarasındaki gerginlikler tırmanmış ve iç çatışma gerçekleşmiştir. Bu çatışmalar gerek çeşitli programların olumlu etkileri gerekse ABD’nin doğrudan müdahaleleri ve arabuluculuğu ile birlikte 1998’de sona ererken,[92] petrolden gelen kazanç bölgenin refah düzeyinin artmasına sebep olmuştur.[93]

Bahar 2003’te başlayan İkinci Körfez Savaşı‘nda Kürt peşmergeler Çokuluslu Koalisyon Güçleriyle birlikte yer almış, savaş sonrası oluşan Irak hükümetinde Kürtler önemli bir rol oynamış ve müdehâle sonrası ilk Irak Başkanı önde gelen Kürt politikacı Celal Talabani olmuştur. Savaş sonrasında Kürdistan Özerk Bölgesi ülkenin kalanına oranla oldukça sakin bir siyasi ve sosyal atmosfere sahip olmuş ve bazılarınca “Irak’ın İsviçresi” olarak anılmıştır.[94] Gerek bölge gerekse bölgenin başkenti Erbil birçok sosyal ve ekonomik gelişmeye konu olmuş, örneğin inşaat sektöründe patlama yaşanmıştır.[94][95][96] Bölgede 2003’ten beri birçok üniversite açılırken, başta Kürtçe olmak üzere Kürt kültürünün çoğu unsuru üzerine birçok gelişme kaydedilmiş, sayısız etkinlik yapılmıştır örneğin 2005 yılı itibarıyla bölgedeki beş devlet üniversitesi Kürtçe eğitim vermektedir.[97]

Ermenistan

NeredenGeldim.com tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan DNA Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.

Kafkas Dağlarında Kürt süvariler, 1915.

Ermenistan’da Amerikan istihbaratı CIA’ye göre Ermenistan nüfusu 2009 itibarıyla tahminen 2.967.004 iken, Kürt nüfûs bunun %1,3’ünü oluşturur ki bu da 38.571 gibi bir sayıya tekabül eder. Ermenistan’daki Kürt halkının çoğunluğu Ezidilerden oluşmaktadır. [98] Bununla birlikte, Sovyetler Birliği’nin dağılımı sonrası Ermenistan’daki Kürtlerin kültürel imtiyazlarının ellerinden alınması sonucu bölgede süregelen bir göç eğilimi gözlemlenmiştir ve yıllar içerisinde Ermeni Kürtlerinin büyük bir bölümü Ermenistan’ı terk etmiş, özellikle Rusya ve Batı Avrupa’ya göç etmiştir.[40][99

Avrupa

Kürt diasporasının en büyük bölümünü Avrupa’daki Kürt toplulukları oluşturmaktadırlar. Kıta Avrupası’ndaki Kürt diasporasının yaklaşık %55’nin Türkiye’den gelmiş göçmen ve mültecilerden oluştuğu tahmin edilmektedir.[40] Kıta Avrupası’ndaki Kürt diasporasında Türkiye kökenliler yaygınken, Birleşik Krallık’taki Kürt topluluğu büyük oranda Iraklı Kürtlerden oluşmaktadır.[40]

Avrupa’daki Kürt topluluklarının kökeni 19. yüzyılın sonlarına kadar sürülebilir; örneğin başlangıçta 1898’de Kahire’de kurulmuş olan ilk Kürt gazetesi, Kürdistan, çeşitli baskılar sonucu Cenevre’ye daha sonra da Birleşik Krallık’a taşınmıştır.[18] Bununla birlikte Avrupa’daki Kürt varlığı küçük sayılarda kalmış, 20. yüzyılın ilk dönemlerinde de etkin bir sayıya ulaşılmamıştır. Bununla birlikte zamanla Avrupa’daki sayıları artan Kürt topluluğu özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında bölgede etkin bir azınlık haline gelmiş örneğin 1948’ten itibaren bir süre boyunca Paris’te Bulletin du Centre d’Études Kurdes isimli yayını yayımlamıştırlar.[18] 1960’lardaki Avrupa ekonomisinin büyümesiyle birlikte başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesine birçok Kürt işçi olarak gitmiş ve yerleşmiştir. Avrupa’daki Kürtlerin sayısı, diğer yerlerdeki Kürt diasporası gibi, Orta Doğu’daki çeşitli sebeplere dayanan, birbiriyle bağıntılı veya bağıntısız birçok şiddet olayı, savaş ve yıkım sebebiyle sonraki yıllarda giderek artmıştır. Zaman içinde Avrupa’daki Kürt diasporası birçok kültürel ve siyasi faaliyette bulunmuş, örneğin çeşitli TV kanalları kurmuş, büyük konserler gibi sanatsal etkinlikler tertip etmiş ve Avrupa siyasi arenasında yer almışlardır. Örneğin Kürt siyasetçi Feleknas Uca Almanya’dan Avrupa Parlamentosu milletvekili olmuştur.

Kuzey Amerika

ABD ve Kanada’da 22-27 bin dolaylarında Kürt yaşamaktadır; bunların çoğunluğu (yaklaşık 15-20 bini) ABD’de ikâmet etmektedir.[18] Kuzey Amerika’da yaşayan Kürtler kendilerini bu bölgede temsil etmek adına, 1988 yılında, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak Kuzey Amerika Ulusal Kürt Kongresi‘ni (Kurdish National Congress of North America) kurmuşlardır.[109] Benzeri bir şekilde Kuzey Amerika’da yaşayan genç Kürtleri temsil etmek ve bu gençlere yönelik faaliyetlerde bulunmak adına kâr amacı gütmeyen bir başka örgüt, Kürt Amerikan Gençliği (Kurdish American Youth) kurulmuştur.[110] Bunların dışında Kuzey Amerika’da bulunan Kürtler, Avrupa’dakiler gibi, çeşitli medya organları, örneğin Kürt bakış açısını ve haberlerini yansıtan çeşitli internet siteleri gibi, kurmuşlardır.

Orta Asya

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında Kafkaslardaki Kürtlerden bir kısmı Orta Asya’daki devletlere göç etmiş, Orta Asya’daki devletlerde hâli hazırda bulunan Kürtlerde de çeşitli göç eğilimleri gözlenmiştir.[40] Bugün Orta Asya’daki çeşitli devletlerde bulunan Kürtlerin toplam nüfusunun 100 bini aştığı tahmin edilmektedir; Kazakistan’da 30 bin civarı, Türkmenistan’da 50 bin civarı, Kırgızistan’da 20 bin civarı, Özbekistan’da 10 bin civarı, Tacikistan’da ise 3 bin civarı Kürt nüfusun bulunduğu düşünülmektedir.[18] Bununla birlikte net sayılar tartışmalıdır; örneğin Kazakistan’da resmî olarak 46 bin civarında Kürdün yaşadığı belirtilir, fakat ülkedeki Kürt topluluğu sayılarının bunun çok üzerinde olduğunu iddia etmiştir.[111]

Uzak Doğu

Bazı Kürtler Türkiye’deki şiddet olaylarından dolayı[112] Japonya’ya sığınmışlardır. Ancak şimdiye kadar Japonya hükümeti tarafından siyasi mülteci olarak kabul edilen Türkiye kökenli Kürt yoktur.[113] “Warabistan” olarak anılan Saitama İli (埼玉県 Saitama-ken) Warabi kenti (蕨市 Warabi-shi)nde yoğun olarak oturmaktadırlar.[114][kaynak belirtilmeli]

Dil

Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İrani kolunun kuzey-batı İrani grubuna ait bir dildir. Her ne kadar çeşitli bilim insanları ve Kürt milliyetçileri çağdaş Kürtçenin, İran-öncesi öncesi kalıntılara sahip olacağını umut etmiş veya iddia etmiş olsalar da, bilimsel olarak bunu gösteren hiçbir kanıt bulunmamaktadır.[115] İranî diller, özellikle de Kürtçe uzmanı olan David MacKenzie, çeşitli fonolojik tahliller sonrasında, Kürtçeyi köken açısından proto-Beluci ve Farsça arasına koyar ve Kürtçe ile Beluci dili arasında yaptığı karşılaştırmalarla, proto-Kürtçenin Güney Farsçası ile oldukça yakın temas halinde olduğunu ileri sürer[115]

Kürtçe, dünyada tahminen 16[116][117][118]-26 milyon[119] insan tarafından konuşulmaktadır. Encyclopaedia Britannica‘ya göre Kürtçenin iki ana lehçesi vardır: kuzey lehçesi olarak Kurmanci ve merkez lehçesi olarak Sorani.[120] Oxford‘un yayımladığı Uluslararası Dilbilim Ansiklopedisi (International Encyclopedia of Linguistics) de bu şekilde bir ayrıma gitmiştir.[121] Kurmanci özellikle Musul’dan Kafkaslara doğru olan bölgede yerleşmiş Kürt halkları tarafından konuşulurken, Sorani Urmiye‘den Kürdistan coğrafî bölgesinin daha güneyde kalan bölgelerine kadar uzanan bir coğrafyada yoğunluktadır. Aynı kaynağa göre, Zazaca ve Goranice de Kürtçenin alt-lehçeleri sayılmaktadır.[120] Bununla birlikte, hangi dillerin Kürtçenin lehçesi kabul edilip edilemeyeceği tartışma konusu olmuştur. Örneğin, bazı kaynaklara göre Zazaca bir lehçe değildir.[122] Oskar Mann Zazacanın başlı başına bir dil olduğunu yaptığı derleme,araştırma ve incelemelerle kanıtlamıştır.Oskar Mann’ın 1903’ten 1907’ye kadar yaptığı araştırmalarını ilerletip kitap haline getiren Karl Hadank, “Die Mundarten der Zâzâ” adlı bilimsel eseri 1932 yılında kitaplaştırmıştır. Böylece İranoloji dilbilimde Zaza dili bugüne kadar dilbilimcilerin hemfikirliliğiyle başlıbaşına bir dil olarak tanınma durumunu korumakta.[123] Zazacayı Kürtçe lehçesi olarak ele alanlar genelde Goranice ile birlikte üçüncü bir lehçe kolu, güney lehçe kolu gibi görürler.[124] Ortaya atılmış Güney Kürtçe lehçeleri gruplandırmalarından biri de şöyledir: KelhuriFeyli ve Goranice. Zazacadaki durumun bir benzeri Goranice için de geçerlidir; Goraniceyi Kürtçenin bir lehçesi olarak değil de ayrı bir dil olarak gören dilbilimci mevcuttur.[115]

Kürtçenin en yaygın konuşulan lehçesi olan Kurmancinin yaklaşık olarak 15-17 milyon kişi tarafından konuşulduğu tahmin edilmektedir.[125] Türkiye başta olmak üzere Suriye, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde yaşayan Kürtlerin ve bu ülkelerden göçmüş olan Kürt diasporasının çoğunluğu Kurmanci konuşur. Kurmanci ayrıca İran ve Irak’taki Kürt topluluklarında nadiren konuşulur; Irak ve İran’daki Kürtlerin çoğunluğu Sorani lehçesini konuşmaktadır. Sorani lehçesinin Irak’ta yaklaşık olarak 4-6 milyon kişi tarafından, İran’da ise yaklaşık olarak 5-6 milyon kişi tarafından konuşulduğu düşünülmektedir.[125]

Kürtçe, Irak’ta resmî dil statüsü kazanmıştır.[86] Suriye’de ise Kürtçe yasaklanmıştır ve örneğin Kürtçe yayın yapılması yasaktır.[126] İran’da resmî dil statüsüne sahip olmasa da yasaklı değildir; Kürtçe yayın üretilmesi serbesttir. Her ne kadar Kürtçe yerel gazete ve benzeri yayınlarda kullanılsa da, okullarda kullanılmamaktadır.[127][128] Bunun da etkisiyle, İran’daki bazı Kürtler ana dillerinde eğitim görmek amacıyla Irak’a gitmişlerdir.[129] Türkiye’de Kürtçe uzun yıllar yasaklı kaldıktan sonra 90’lı yıllarla birlikte yasaklar çok az da olsa gevşemiştir. Kürtçe Türkiye’de resmî dil statüsünde olmamasına[48] ve ülkenin ana yasasına göre Türkçe dışında herhangi dilin eğitimde kullanılmasının yasak olmasına[130] karşın, özel televizyonlarda çeşitli birçok sınırlamalar dahilinde Kürtçe yayın yapılmasına 2006 yılından itibaren izin verilmiş, 2009 yılında ise devletin resmî televizyonu olan TRT, 24 saat Kürtçe yayın yapan bir kanal (TRT 6) açmıştır.

Kültür, sanat ve toplumsal yapı

Kürt kültürü ve sanatı Orta Doğu’da yüzyıllar boyunca gelişimini sürdürmüş, diğer millî kültür ve sanat anlayışlarıyla etkileşime girmiş, bununla birlikte asimile olmamış ve ayrı bir karakter ile kendisini bugüne kadar muhafaza etmiştir. Özellikle modern çağlarda herhangi bir ulusal veya devlet-destekli sanat projelerinin siyasi belirsizlikler sebebiyle mümkün olmaması, Kürt sanatının daha ziyade bireyler ve topluluklar eliyle yürümesine yol açmıştır.[146]

Kürt müziği ve dansı

DNA Haritam tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.

Kürt Müzisyenler 1890

Kürt kültüründe müzik ve dans çok önemli bir yer teşkil etmekte, özellikle Kürtler arasında yaygın olan dinî inançların ibadet ve kutlama şekillerinde müzik ve dans temel bir rol oynamaktadır. Örneğin Kürt kökenli bir inanç olan Ehl-i Hakk’ın temel ibadeti olan cem sırasında müzik ve yüksek sesle söylenen dua ve ilahîler çok önemli bir yer tutarken,[147] zikirleri sırasında da müzik ve dans temeldir.[148] Kürt dinî müziğinde özellikle def ve tamburun enstrüman olarak önemli bir yer tutar.[146]

Kürt kültüründe dinî karakterde olmayan dans ve müzik de mevcut ve yaygındır. Bayramlardüğünler gibi her türlü kutlama ve şenlikte Kürtler dans eder ve şarkı söylerler. Kürtlerin bu folklorik danslarının onları komşuları olan diğer etnik kökenlere sahip Müslüman topluluklardan ayırt edebilmekte önemli bir etken olduğu belirtilmiştir.[25] Geleneksel Kürt danslarını birçoğu halk oyunu/halay tarzı olup Balkanlar ve Orta Doğu’daki geleneksel halk oyunlarıyla benzerlik arz eder. Bunlardan bazıları dilansepegeryandır.

Kürt müziği de, genel olarak Kürt kültürü gibi, bölgedeki komşu etnik grupların müzik kültürüyle etkileşime girmiş olsa da, Arap ve İran müziğinden farklı karakterini korumuş, etkileşimler sonucu, temelde Dorian gamı olan, Kürt gamı gerek Arap gerekse İran müzik kültürüne girmiştir.[149][150] Bölgedeki yaygın diğer müzik kültürlerinin etkisinden büyük ölçüde kendisini korumuş olan Kürt müziği,[149] özellikle İran müziğine benzer gibi dursa da, İran müziğine oranla çok daha içgüdüsel olup birçoğuna göre ne tam olarak halk müziği ne de tam olarak eğitilmiş müzik olarak sınıflandırılabilir.[150] Bununla birlikte halk müziği (folk müzik) kapsamında ele alınması gerektiğini savunanlar da mevcuttur.[149] Kürt müziğinin özellikle Batı müzik kültüründen farklı bir yönü de tamamen müziğe özel bir müzik terminolojisinden ziyade, müziğe dair olgu ve kavramların gündelik hayattaki isimlerle ifade edilmesi, müzik terminolojisinin bu tip bir adlandırmadan oluşmasıdır.[150] Makam isimleri de bu yöndedir ve çok çeşitlidir; dini ve aşiret isimlerinden kadın isimlerine kadar birçok isim makam ismi olarak kullanılmıştır.[150]

Geleneksel Kürt müziği icra edenler üçe ayrılırlar: çîrokbêj yani hikâyeciler, stranbêj yani şarkıcılar, ve dengbêj yani aşıklar (halk ozanları). Kürt hükümdar meclislerinde çalınan resmî, özel bir müzik türü olmaması sebebiyle genellikle akşam ve gece meclislerinde (toplantı ve sohbetlerinde) çalınan müzikler klasik müzik olarak kabul edilirler; bu türe şevbihêrkdenir. Birçok şarkı epik motiflere ve temele sahiptir, ince bir melankoliye Kürt şarkılarında, özellikle heyran olarak adlandırılan (sevgili) türkülerinde, sıklıkla rastlanır.[146][150] Bunların dışında lawje olarak adlandırılan dinî müzik ve özellikle sonbaharda seslendirilen ve payizok olarak anılan şarkılar da vardır. Kürt müziği çok çeşitli enstrümanlar barındırır ki bunlardan birkaçı şunlardır: tambur, buzukudqernêteşimşaldahol, def…[146]

Bilinen en büyük Kürt müzisyen[151][152][153] olarak genellikle Ziryab zikredilir.[146] Bununla birlikte 9. yüzyılda İspanya‘ya göç etmiş ve Endülüs müzik geleneğinin kurucusu olmuş olan[146] Ziryab’ın etnik kökeni tartışmalıdır; zira İranlı olduğunu iddia edenler de mevcuttur.[154][155][156][157][158] Kürt müziğinin bugünkü kayda değer temsilcilerinden bazıları ise şunlardır: Şivan Perwer, Bijan Kamkar, Hasan ZirakMihemed Arif CizîrîKayhan KalhorAram TigranNizamettin AriçDilşad SaidTahsin TahaCiwan HacoŞahram Nazeri[146]

Din

Kürtler, dini bakımdan heterojen bir halk olup aralarında birçok farklı dine mensup gruplar vardır. Kürtlerin çoğunluğu Sünni Müslümanlardır.[19] Özellikle, Türkiye ve İran sınırları içinde yaşayan Kürtlerin çoğunluğu Sünni mezhebine bağlı (Şafii ağırlıklı) olup az bir kısmı ise Alevidir. Çoğunlukla Zazalar Alevilik‘e bağlıdır. Ayrıca Şii, Ehl-i Hak, Ezidi ve Yahudi[168][169] Kürtleri de mevcuttur. Büyük sayılarda Zerdüşt veya Hristiyan Kürt gruplarına rastlanmaz; bununla birlikte Zerdüştlükten, Manihaizme veya Hristiyanlığa kadar birçok farklı dinî akım Kürt topluluklarının dinî anlayışını etkilemiştir ve çağdaş Kürtlerin dinî inanışlarında ve ibadetlerinde bu farklı dinlerin çeşitli imgelerine rastlamak mümkündür.[19]

İlk Kürtlerin dinî inançları üzerinde çok fazla bilgi bulunmamakta; diğer İranî halklarla birlikte, Hint-İran antik inançlarına inandığı düşünülmektedir.[19] Bu ilk inancın belirgin bir elemanı da kozmogonisi, yani evrenin yaratılışına ilişkin anlayış, inanç ve anlatısıdır. Bu kozmogoniye göre, tanrı evreni embriyonik bir formda yaratmıştır. Embriyonik haldeki evreni doğuran ise ateş tanrısı Mithra (Hint kültüründe Mitra)dır ve bunu gerçekleştirmek için bir boğayı kurban etmiştir.[19] Daha sonraları İranî inanç sistemlerinin evrilmesiyle, bu halklarla yan yana yaşayan ilk Kürtlerin de bu inanç sistemlerine yöneldiği düşünülmektedir. Özellikle Zerdüştlük Kürtlerin dinî inancını çok etkilemiştir; öyle ki bugünkü çoğu Kürt dinî akımlarında, örneğin Ehl-i Hakk ve Ezidilikte, Zerdüştlükteki çeşitli öğelere, liturjik (ibadetsel, ritüelle ilişkili) elemanlara rastlanmaktadır.[19] Dinî anlayışın yazılı değil de sözlü bir kültüre dayanıyor olması ve çeşitli diğer etkenler sebebiyle bugün genel kanı Kürtlerin dinî anlayışının oldukça senkretik olduğuna yöneliktir; bu sebeple bilim insanları Zerdüştlüğün ilk Kürtlerin o dönemdeki inançlarına karışarak, senktretik bir şekilde Kürt kültürüne girdiğini düşünmektedir.[19] Bunun tek taraflıdan ziyade çift taraflı bir etkileşim oluşturduğu düşünülmektedir; Zerdüşlüğün Batı İranî dinî akımlardan etkilenmiş olduğu bilinmektedir. Klasik Zerdüştlükten farklı olarak, Batı İranlılar arasında türeyen Zurvanizmin de Kürt inancında çeşitli etkileri olmuş olabilir; örneğin bu dinde çok önemli ve temel bir anlam ve değere sahip olan dört rakamı Ehl-i Hakk ve Ezidilikte de benzeri bir şekilde ele alınır.[19]

Erken dönemde Kürtleri özellikle etkilemiş bir başka din de Museviliktir. Yahudi Kürtlerin anlatılarında, İsrail ve Yehuda‘nın Asurlu krallarının döneminde Yahudilerin Filistin‘den sürgün edildiği geçer. Bu dönem yaklaşık olarak MÖ 8. yüzyıla denk gelmektedir ki bilim insanları da genellikle bu tarihi onaylamaktadırlar.[170] Nitekim Kürdistan’da yüzyıllarca Yahudi toplulukları yaşamış, büyük sayılarda Kürt Yahudi toplulukları bulunmuştur. Bununla birlikte, İsrail devleti kurulduktan sonra Kürt Yahudilerin çoğu bu yeni devlete göç etmişlerdir.[19]

İslamın Kürtlerin bulunduğu coğrafyayı fethetmesiyle birlikte Kürt topluluklar arasında İslam yayılmaya başlamıştır. Bununla birlikte, bu yayılmanın ne şekilde ne ölçüde olduğu yönünde bilgi kısıtlıdır.[19] Çeşitli Kürt topluluklarına İslamın yayılmasının senkretik bir şekilde gerçekleştiği düşünülmüştür; Kürtlerin antik inançlarını hemen terk etmedikleri açıktır ki, örneğin, çeşitli kaynaklarda İslamın yayılışından yüzyıllar sonra, 13. yüzyılda dahi antik İranî dinleri devam ettiren Kürt kabilelerinin olduğundan bahsedilmektedir.[171]

Müslüman Kürtlerin çoğunluğu Sünnidirler ve amelde Şafiidirler. Özellikle amelî mezhepleri olan Şafiilik zaman içerisinde Sünni Kürt kimliği açısından önemli bir yer edinmiştir; sonradan bölgede oluşan Osmanlı Devleti’nin Hanefi mezhebini benimsemesiyle Hanefilik bölgede yayılmış özellikle Kürt olmayan Sünni Müslümanların çoğunluğu Hanefi olmuşlardır.[19] Ayrıca Müslüman Kürtlerde tasavvuf oldukça yaygındır ve sufi kültürü ve inançları Kürtlerin dinî anlayışlarını büyük ölçüde etkilemiştir.[19] Bugün Kürtler arasındaki en yaygın tarikatlar Kadirilik ve Nakşibendiliktir. Her ne kadar birçok tarikat Kürtler arasında ve Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Kürdistan bölgesinde aktif olmuşlarsa da, bugün özellikle bu iki tarikat öne çıkmakta, bu iki tarikat arasında da en yaygın ve güçlü olanı Nakşibendilik olmaktadır. Kadiriliğin Kürtlerin yaşadığı topraklara oldukça eski bir zamanda, Nakşibendilikten önce, geldiği ve uzun bir süre çok güçlü kaldığı bilinmektedir. Kadiri Kürtler çileciliğe çok büyük bir önem verdikleri gibi, bu Kadiri kolu özellikle de genelin dışına çıkan ateşte yürüme, cam yeme gibi çile eylemleriyle dikkat çekmiştir.[19] Gerek Kadirilik olsun gerekse Nakşibendilik, bölgedeki diğer dinî akımlarla, örneğin ve özellikle Ehl-i Hakk ve Ezidilikle etkileşime girmiştir.[19] Nitekim Ehl-i Hakk da Ezidilik de sıkı tasavvufî köklere sahiptirler; örneğin Ezidiliğin kökeni bir sufi şeyhi olan Adi bin Misafir‘e dayanır.[19] Tasavvufun Kürt toplumundaki en önemli özelliklerinden birisi de birçok önemli Kürt Sufinin aynı zamanda önemli siyasi liderler olması, ve sufi liderler ile tasavvufun bazı siyasi düşünce ve akımlarda büyük rol oynamasıdır.[19] Her ne kadar çoğunluğu Sünni de olsa Müslüman Kürtlerin içinde Şiiler de mevcuttur. Başta İran olmak üzere, Irak sınırı, Kerkük ve Erbil bölgelerinde İsnaaşeriyye kolundan Şii Kürt gruplar mevcuttur ki İsnaaşeriyye 16. yüzyıldan itibaren İran’daki resmî dinî yönelimdir.[19] Birçok bilim insanına göre Şii Kürtler dahilinde ele alınabilecek diğer iki grup da Türkiye’deki Kürt Aleviler ve Ehl-i Hak grubudur; bununla birlikte bu dinî yönelimlerin ayrı bir din mi teşkil ettiği, İslam içinde birer Şii kolu olarak ele alınıp alınamayacağı tartışmalıdır. Bu topluluklarda temel çeşitli Şii unsurlar bulunmakla birlikte, antik, İslam-öncesi inançlardan da çeşitli imge ve öğeler bulunmaktadır.[19]

Ehl-i Hakk

Ehl-i Hakk veya Kürtçe ismiyle Yâresân, İslam kökenli ayrı bir din olup Orta Çağ‘da ortaya çıkmıştır. Genellikle din bilimlerini inceleyen bilimsel kaynaklarda aşırı Şiilikleilişkilendirilen[25] Ehl-i Hakk, özellikle Kürtler arasında yaygın bir dinî inançtır ve inanan sayısının bugün yaklaşık olarak 1 – 1,5 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.[172][173][174]

İslami kişiliklerden Ali‘yi Tanrı‘nın tecellisi olarak gören inanç,[175] Şii İslam başta olmak üzere tasavvuf, Zerdüştlük ve gnostik çeşitli düşüncelerden etkilenmiştir.[19] Bazı bilim insanları, özellikle Batı İran ve genel olarak İran’da antik zamanlarda yaygın olan din ve mitolojilerden gelen öğeleri sebebiyle Ehl-i Hakk’ın (Ezidilik ile birlikte) bir tür Batı İranî veya Kürt dini olarak sayılabileceğini dile getirirler.[19] Bu tip benzerliklere bir örnek Ehl-i Hakk (ve Ezidilik’te) varlığını sürdüren antik İran kozmogonilerinden köken alan kozmogonidir.[19]Ehl-i Hakk’taki temel ibadetlerden biri de cemhane olarak adlandırılan ibadethanelerde yapılan cemdir. Alevilikteki cem ile aynı adı taşıyan ve liturjik benzerlikler de barındıran bu ibadette inananlar bir araya gelirler ve dualarlar okurlar.[19] Bazı Ehl-i Hakk gelenekleri yılda en azından 17 kere cem yapılması gerektiğini savunurlar.[19] Ayrıca cem ayinini takiben hayvan kurban edilmesi, kurban etinin hazırlanıp yenmesi de ritüel önemli bir kısmını oluşturur.[19]

DNA Haritam tarafından Türkiye’ye özel satışa çıkarılan Genetik Köken Testi’ni satın almak için tıklayınız.